Dönmek, mümkün mü hala dönmek diye çok güzel bir Yeni Türkü şarkısı vardır içime işleyen. Onca yollardan sonra yeniden yollara düşmek diye devam eder. Neresi vatanım neresi toprağım bilmiyorum. Hayatımın değişik bir dönemecinde yine. Yine neresi benim evim bilmiyorum. Göçebelik çok ağır geliyormuş bazen. İnsan kök salmak kök saldığı yerde kalmak istiyormuş. Ne kadar yorucu halbuki sürekli gitmek. O kadar alışmışım ki gitmeye sanki kalsam ihanet edeceğim hayatıma. Belki de bu gidişim daha farklı daha başka. Kök salarcasına ve yine göçercesine başka bir ülkeye. Hani ramak kalır ya bazen bir şeylere ve hissedersin gideceğini ya da biteceğini. Önünde kocaman bembeyaz bir kitap vardır. Aklınla ve kalbinle kabul ettiğin. Hem vazgeçmişliklerle dolu hem de kabullenmişliklerle. Hem çok korkunç hem de çok heyecanlı.
Mesela ne zaman yeni hayatımızın ilk günü olur. Bu saniyeden sonrası mı yoksa yarından sonrası mı. Biz göçebelerin yeni hayatları gittiklerinde başlar galiba. Yollar en büyük dostumuz, yol çizgileri ise anılarımızdır. Aklımıza hep gitmek gelir başlamak için yeni bir şeylere. Hep gideriz. Peki ya ne zaman döneriz? Dönmek her zaman geri gelmek midir yoksa bazen hiç gidemeyeceğini bildiğin yerlerden gitmemek midir? Kalbinde taşıdığın, yılların emeğini döktüğün varoluşun hep gitmek için mi var diye soruyorum kendime. Galiba bazılarımızın kaderi bu. Kök salamamak, çok duramamak, bağlanamamak her defasında aslında Behlül gibi kaçmak. Hani uçan balonlar gibi ya da kuşlar gibi ordan oraya uçmak gibi sanki hayat benim gözümde. Bazen hayallerini sorarım insanların nedir sizin en büyük hayaliniz diye kimisi mutlu yuva der kimisi belki bir ev ben hala bulamadım. Sanki her şey benim en büyük hayalim olabilirmiş gibi. Akışta o yolda, yol nereye evrilirse bazen benim için hayat. Ruhumda uçuşan kelebekler gibi sözlerim, dileklerim ve dualarım hep bana geri gelirmiş gibi bütün güzellikler.
Elbette zor bazen hem gitmek hem de dönmek ya da bazen dönememek. Bir gün birisi bana demişti ki kendime her zaman girmek için bir kapı açık bırakırım. O bir evi için söylemişti bana. Bense hayat için düşünmüştüm. Her zaman açık bir kapı bırakır mıyım kendime acaba? Ya da açık bir kapın var mı hala o eve.
O ev hala o ev mi mesela? Yuva gibi mi? Yuvam orası mı hala, belki de kök salamamam bundandır diyorum bazen. Hep yuvamı aradığım için. Söyle bakalım hangisi hayat?